Hadis: "Amellerin en faziletlisi vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmektir."(Müslim,İmân,36)
Farz namazları ilk vakitlerinde kılmaya çalışmalıdır. Bu davranış, Allah'ın emrine tam teslimiyetin ve itaatin bir nişanesidir. Aksi taktirde bazı engellerin ortaya çıkmasıyla namazın kılınması ertelenebilir. Anne babaya da en güzel şekilde itaat edilmeli ve hürmet gösterilmelidir. Çünkü onların çocukları üzerindeki hakları ve emekleri çoktur.
Bilindiği üzere namaz, İslâm'ın şartlarındandır ve çok önemlidir. Beş vakit namaz. Mi'rac gecesinden itibaren, akıl sahibi ve buluğa ermiş her Müslümana farz kılınmıştır.
Namazın farzı kılınmasındaki hikmet ve maslahat ise her türlü düşüncenin üstündedir. Bir kere düşünelim; namaz vakitleri geldikçe ezan-ı Muhammedi okunur. Bu bir seniyyedir. Ezan, hicri birinci yılda Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevi’nin inşasının bitmesinde sonra Peygamberimizin emriyle ilk defa Bilal-i Habeşi tarafından okunmaya başlanmıştır.
Yerküre üzerinde namaz vakitleri farklı zamanlara rastlamaktadır. Bu sebeple, hiçbir saat yoktur ki, o anda ezan-ı Muhammedi okunmasın.
Bugün dünyanın her kıtasında milyonlarca Müslüman vardır. Her yerde camiler inşa ediliyor. Başka milletlerin en büyük idare merkezlerinde bile artık camiler mevcuttur. Bu mübarek camilerin minarelerinden günde beş defa “Allahu ekber” ulvi sedası ufuklara yükselmekte, Allah’ın birliği, büyüklüğü, Peygamber Efendimiz’in, Allah’ın elçisi olduğu, namazın huzur ve kurtuluşa vesile olduğu bütün insanlığa ilan edilmektedir. Bu yüzden İslam dininin, insanları hak dine daveti, küfür ve sapıklık bulutlarını parçalayarak yüce semaya yükseltip durmaktadır. Ne mukaddes bir ses, gafletten ne güzel bir uyandırış, ne muazzam bir cömertlik!
Namazların edasındaki hikmet ve maslahat çok açıktır. Mademki bizler her şeyi bir hikmete göre Yaratan’ın kullarıyız ve O’nun nimetlerine dalıyoruz, artık onun için şükrederek kulluğumuzu ortaya koymamız gerekmez mi? Şükür ve kulluğun gösterilmesinin en güzel şekli ise namazdan başka bir şey değildir.
Bununla birlikte namaz kılmak için taharete özen göstermek ve abdest almak da gereklidir. Bunlar insanın görünüşünü ve sağlığını en mükemmel şekliyle güvenlik içine alır.
Namaz kılmak insanı gafletten uyandırır, insanın hayatına düzen verir ve kendisinde sosyal terbiyenin yansımasına vesile olur. Bir de mukaddes ibadethaneye gidip, din kardeşleriyle beraber bir kıbleye yönelerek cemaatle namaz kılan Müslümanın kalbinde ruhani duygular uyanır. Bununla beraber Müslümanlar arasında güzel bir tanışma başlar. Aralarındaki dayanışma kuvvetlenir. Bunun ise tarifi mümkün değildir.
Şunu da düşünelim, beş vakit namaza tahsis edilen zaman günde takriben bir-iki saat kadardır. Öyleyse insan bir gününün yani 24 saatinin bu kadarcık bir miktarını bu kutsal ibadete tahsis etse ne güzel olur, değil mi? Bununla maddi ve iktisadi faaliyetlerimiz aksamaz. Bunun tersini düşünenlere yani namaza ayıracağı zamanlar sebebiyle ticari ve maddi yönden kaybının olacağını düşünenlere ise ancak acınır.
Aslında bu iki saatlik ibadet, insana başka bir ruh katar, insanın hayatını düzene sokar, insanı daha fazla çalışmaya sevk eder.
Acaba insan daima dünya hayatını mı düşünmelidir? Hiç ahiret hayatını, ebedi mutluluğunu düşünmesi gerekmez mi? O halde, hayatımızın bir kısmını da ebedi mutluluk ve kurtuluşumuzu sağlayacak şeylere ayırmalı değil miyiz? İnsana gaflet yakışır mı?